adsense

7 Haziran 2015 Pazar

Anılar Defterinde Gül Yaprağı


Anılar Defterinde Gül Yaprağı
Gibi Unutuldum Kurudum
Başıma Düştü Sevda Ağı
Bir Başıma Tenhalarda Kahroldum.
Sen Kimbilir Rüzgarlı Eteklerinle Kimbilir
Hangi İklimdesin
Ben Sensiz Bu Sessizlikle
Deliler Gibiyim
Sensiz Bu Sessizlikle.

Ayrılıkla Başım Belada
Gözlerini Çevir Gözlerime

Yoksa Ben
Sensiz Bu Sessizlikle
Deli Gibiyim
Sensiz Bu Sensizlikle.
Cahit Zarifoğlu

23 Mayıs 2015 Cumartesi

Arkadaş

Çok zamandan beri eski dostlar 
Birbirini aramaz oldu 
Aramıza hayat girdi 
Yıllar bize yaramaz oldu 

Ağlarım, ağlarım geceler boyunca 
Anılar dalga dalga 
Sahilime vurunca 
Bir selâm gelince 
Selâ verilince 
Ağlarım "Arkadaş" şarkısını duyunca 

Bir yanağı okşayan kader, 
Diğerine bin tokat vurdu 
Bildiğim kadar değilmiş meğer 
Dünya bize hep oyun kurdu 

Ağlarım, ağlarım geceler boyunca 
Anılar dalga dalga 
Sahilime vurunca 
Bir selâm gelince 
Selâ verilince 
Ağlarım "Arkadaş" şarkısını duyunca 

Ağlamak Güzeldir

Aglamak guzeldir 
Suzulurken yaslar gozunden 
Sakın utanma

Aglamak ofke delice nefret 
Doruklarda ask doyumsuz sevinc 
Kahreden keder kIsaca hayat 
Ve nefesindir ve nefesindir 

Aglamak su gelip gecici dunyada 
Herseye ragmen varolmak demek 
Aglamak yasanan binlerce duygu 
insanca coskunun guzel bir seyidir 

Aglamak senin kara dunyada 
Hala sevdigin ve hissettigin 
Tum guzelligin ve cirkinliginle 
Var oldugundur var oldugundur

22 Mayıs 2015 Cuma

Şaşırdım kaldım işte

Sözde, senden kaçıyorum dolu dizgin atlarla..
Bazen sessiz sedasız ipekten kanatlarla..

Ama sen hep bin yıllık bilenmiş inatlarla..
Karşıma çıkıyorsun en serin imbatlarla..

Adını yazıyorsun bulduğun fırsatlarla..
Yüreğimin başına noktalarla.. Hatlarla..

Başbaşa kalıyorum sonunda heyhatlarla..
Sözde, senden kaçıyorum doludizgin atlarla.

Ne olur bir gün beni kapında olsun dinle..
Öldür bendeki beni..
..Sonra dirilt kendinle!

Çarpsan karasevdayı en azından yüzbinle..
Nasıl bağlandığımı anlarsın kemendinle..
Kaç defa çıkıp gittim buralardan yeminle..
Ama her defasında geri döndüm SENİNLE..

Hangi düğüm çözülür.. Nazla.. Sitemle.. Kinle..
Ne olur bir gün beni, kapında olsun dinle..

Şaşırdım kaldım işte, bilmem ki n'emsin..?
Bazen kızkardeşimsin.. Bazen öpöz annemsin..
Sultanımsın susunca, konuşunca kölemsin..
Eksilmeyen çilemsin..
Orada ufuk çizgim, burda yanım yöremsin..
Beni ruh gibi saran sonsuzluk dairemsin..

Çâresizim.. Çâremsin..

Şaşırdım kaldım işte bilmem ki neyimsin...
 
Yavuz Bülent Bakiler

19 Mayıs 2015 Salı

Felek Çakmağını Üstüme Çaktı

Felek çakmağını üstüme çaktı
Beni bir onulmaz derde bıraktı
Vücudum şehrini odlara yaktı
Yandım ataşına su leyli leyli

Felek çakmağını eyledi çengel
Yare gidem dedim koymuyor engel
Ölürsem kabrime sevdiğim sen gel
Gözün yaşı ile yu leyli leyli

Her an dilimizde dostun kelamı
Uğra dost köyüne eyle selamı
Tenhada görürsen Emrah cananı
Daim ezberimde o leyli leyli

Kara Tren

Gözüm Yolda Gönlüm Darda
Ya Kendin Gel Ya Da Haber Yolla
Duyarım Yazmışsın İki Satır Mektup
Vermişin Trene Halini Unutup

 Kara Tren Gecikir Belki Hiç Gelmez
 Dağlarda Salınır Da Derdimi Bilmez
 Dumanın Savurur Halimi Görmez
 Gam Dolar Yüreğim Gözyaşım Dinmez

Yara Bende Derman Sende
Ya Kendin Gel Ya Da Bana Gel De
Duyarım Yazmışsın İki Satır Mektup
Vermişin Trene Halini Unutup

 Kara Tren Gecikir Belki Hiç Gelmez
 Dağlarda Salınır Da Derdimi Bilmez
 Dumanın Savurur Halimi Görmez
 Gam Dolar Yüreğim Gözyaşım Dinmez 

Aşk Sana Benzer

bir gün çıkıp gel uzak yollardan 
benim can yaramı sarmak için 
çünkü bir nefes ki aşk sana benzer 

benim can yaramı sarmak için 
çünkü derin bir nefes ki aşk sana benzer 

gökte parlayan ay kalpte 
incinen söz çölde 
ışıldayan su sana benzer 

hoyrat bir aşk içinde 
yandım çok zaman 
söyle koca bir hayat nasıl gecer 
senle gecen her ömür sana benzer 

şimdi söyle bu hayat nasıl gecer 
sensiz geçen her ömür küle benzer 

gökte parlayan ay kalpte 
incinen söz çölde 
ışıldayan su sana benzer.

Araştırma Yöntemleri

Araştırmada Kullanılan Veri Toplama Araçları
Araştırmada veriler anket yöntemi ile toplanmıştır. İki bölüm olarak düzenlenen anketin ilk bölümünde kişisel bilgiler ve demografik faktörler, ikinci bölümünde ise üç ölçekten oluşan Örgütsel Bağlılık ölçeği, örgüt iklimi ölçeği ve örgütsel çatışma ölçeği ile toplanmıştır. Anket geliştirilirken, literatürde çalışma, kitap makale vb. kaynaklar taranmıştır. Tecrübeli öğretmen müdürleri ile görüşülmüştür. Meyer ve Allen’in 18 ifadelik üç boyutlu örgütsel bağlılık ölçeğinden yararlanılmıştır. İncelenen kaynaklardan yararlanılarak maddeler yazılmış ve bir madde havuzu oluşturulmuştur. Maddeler anket haline getirilmiştir.

      Veri Toplama Aracının Hazırlanması ve Anketin Uygulanması
               
Örneklemde yer alan İzmir Torbalı İlçesinde görev yapan öğretmenle ile yüz yüze yapılan kısa görüşmelerin ardından anketler verilerek aynı gün içerisinde geri toplanmıştır. Bazı çalışanlar zamanlarının olmadığını söyleyerek anketleri cevaplamak istememişlerdir. Toplam 174 öğretmene anket uygulanmış fakat 118 kişiden geri dönüşüm alınmıştır. Anket Kişisel Bilgiler ve Demografik faktörler ve Örgütsel Bağlılık Değerlendirme Anketi olmak üzere 2 ana bölümden oluşmaktadır. İkinci bölüm olanÖrgütsel Bağlılık Değerlendirme Anketi; Örgütsel Bağlılık Ölçeği, Örgütsel İklim Ölçeği ve Örgütsel Çatışma Ölçeğinden oluşturulmuştur.

2.4.2       Kişisel Bilgiler ve Demografik faktörler
                Bu bölümde ankete katılanların kimlik bilgileri, cinsiyetleri, yaşları, eğitim durumları,  okuldaki ve meslekteki kıdemleri, branşları, görevlerine göre frekans ve yüzdeler belirlenmiş, Örgütsel Bağlılık ve Çatışma Yönetimi hizmet içi eğitim alıp almamalarına göre gruplandırılmışlardır.

      Örgütsel Bağlılık Değerlendirme Anketi
Bu bölümde ankete katılanlara araştırmacı tarafından derlenen ankette bulunan 40 adet soru yöneltilmiştir. Ölçme aracı 5’li likert tipinde olduğu için öğretmen ve idareci görüşleri“Tamamen Katılıyorum” (5), “Çoğunlukla Katılıyorum” (4), “Orta Derecede Kararsızım” (3), “Katılyorum” (2), “Kesinlikle Katılyorum” (1) şeklinde puanlanarak bilgisayar ortamına girilmiştir.

 Verilerin Analizi ve Yorumlanması
Veriler kullanılabilirlik denetiminden geçirildikten sonra bilgisayara aktarılmış ve çözümlemeler için gerekli tüm hesaplamalar “SPSS (Statistical Package For Social Sciences) for Windows” (Sosyal Bilimler İçin İstatistik Programı) paket programından yararlanılarak yapılmıştır. Verilerin çözümlenmesinde ve değerlendirilmesinde frekans (f), ve yüzde (%), istatistiklerinden yararlanılmıştır.



BULGULAR VE YORUMLAR

3.1. Kişisel Bilgiler ve Demografik Faktörler.

                Bu bölümde,Adana  İli Kozanı İlçesindeki okullarda görev yapan öğretmenlerin  Cinsiyetlerine Göre Dağılımı, Yaşlarına Göre Dağılımı, Görev Sürelerine Göre Dağılım, Branşlarına Göre Dağılımı,  Öğrenim Düzeylerine Göre Dağılım, Kadro durumlarına göre dağılımı ve Mesleklerini kendilerinin seçip seçmemelerine göre dağılımı ve Göre elde edilen bulgular,  frekans ve yüzdelerle verilmiştir.

18 Mayıs 2015 Pazartesi

SANA HASRET KALDIKÇA HAYALİNLE KONUŞTUM

Sevgilim sen gidince hüzünlere büründüm
Özlemin bitmeyince solan güllere döndüm
Senden yoksun kalınca anılara sarıldım
Göz yaşlarım aktıkça kaderime ağladım
Aşkınla boğuldukça girdaplarda kayboldum
Ayrılığın yaktıkça yağmurlarda ıslandım
Yokluğun üşüttükçe kadehlerde boşaldım
Her güneş doğuşunda hayalinle uyandım
Seni göremedikçe ateşinle kavruldum
Sana hasret kaldıkça hayalinle konuştum
Nefes alamadıkça zindanıma kavuştum
Umudum azaldıkça toprağımla buluştum

Hasan İsra Yıldırım 

Zifir Karanlıklar Toprağım Oldu

Hep kederle geçti gençlik yıllarım
Dertlerim bitmeden hayatım soldu
Sevgiyi tatmadan gönlüm kurudu
Gülmeyi unuttum ölsem ne olur
Dostum dediklerim aldattı durdu
Gözüme gülenler şeytanca vurdu
Attığım her adım kahırla doldu
Nasıl yaşayayım söyleyin bana
Nasıl geçti ömrüm sormayın bana
Dert kederden başka ne yaşadım ki
İsyankar sanmayın yüce Allah’ a (cc)
İsyanım hayata sahte dostlara
Hayaller kurardım kurmaz olsaydım
Hepsi kabus oldu gözlerim doldu
Yaşamaktan bıktım hayatım soldu
Umudum kalmadı tükendim, bittim
İnsanlar değişmiş şeytanlar kaçmış
Duygular satılmış aşklar yalanmış
Dost sandıklarımız bir sahtekarmış
Ah ömrüm ah ömrüm ne çileliymiş
Yanındayım diyen kefenim oldu
Sevgiden bahseden tabuta koydu
Elimden tutanlar mezara koydu
Zifir karanlıklar toprağım oldu
Ahiretim yandı ölsem ayrı dert
Yaşasam ayrı dert ben ne yapsam
Dünya dedikleri ızdıraplı yer
Ağlamakla geçti en güzel yıllar
Hasan İsra Yıldırım

17 Mayıs 2015 Pazar

Seviyorum

Bir gün gelirde ayrilirsak eger 
Bunu düsünmek bile istemiyorum 
Ama ayrilirsak eger 
Seni sevdigimi asla unutma 
Gözünden silsende beni 
Yüreginden silme sevgini 
Yillar sonra maziye dalarda 
Beni hatirlarsan 
Anilarda canlanirsa bir bir gözünde 
Ve senle yasadigimiz günleri düsünürsen 
Yüregin burkulursa 
Titrerse dudaklarin 
Bogulanirsa gözlerin 
Bir damla yas süzülürse yanaklarina 
Sen benden ne kadar uzakda olsanda 
Yüregin sizlayacak o an 
Ve beni hatirladigini anliyacagim 
Koynumda tasidigim resmini öpüp 
Icin icin aglayacagim....

Yine de Korkmuyorum Seni Sevmekten

Yinede Korkmuyorum Seni Sevmekten..
Kaçmaya çalıştığın gerçek,
Bir gün karşına çıkacak.
Ve işte o gün
Kaçacak yerin olmayacak.
Ben senin varlığını seviyorum,
Yokluğunu seviyorum
Sana ulaşamadığım dakikalarda.
Seni duymayı
Seni özlemeyi
Hiç görmesem bile seninle olmayı seviyorum.
Hiç korkmuyorum seni sevmekten.
Senin gülüşünü seviyorum.
Her bana bakışında
Gözlerinde okuduğum o duyguyu
Gözlerindeki gözlerimi seviyorum.
Gönlünü seviyorum
Özünü seviyorum senin
Dudaklarındaki sözlerimi seviyorum
Yine de korkmuyorum seni sevmekten.
Ben sendeki o sıcaklığı
Sana olan uzaklığı seviyorum.
Yanaklarından akan gözyaşlarını
En çok, dağınık olduğunda saçlarını
Beni arayan ellerini seviyorum.
Yalnızlığımı seviyorum sebebi sensen
Ayrılığını seviyorum,
En çok yalnız kaldığımda
Beni bulan gönlünü seviyorum.
Ben en çok senin bana olan
Sevgini seviyorum.
İçimden haykırmak geliyor.
Dünyaya sığdıramadığım seni
Kalbime sığdırmak geliyor.
Ağlamak geliyor seni görmezsem
Özlemek geçiyor içimden seni
Sevmek geçiyor.
İçimden sana doğru giden
Bin bir türlü yol geçiyor.
İçimden sen mutlu olacaksan
Ölmek bile geçiyor gülüm.
Yine de korkmuyorum seni sevmekten.
Ben yalnızca seni seviyorum,
Ne o muhteşem güzelliğin
Ne kalbimdeki özelliğin
Ne de sevdiğim için değil,
Seni yalnızca sen olduğun için,
Ruhun için
Kalbin için
Aklın ve sevgin için seviyorum seni.
Ben seni en çok kendim için seviyorum
Belki de ilk defa bencil oluşumu
Sana borçlu olduğum için.
Seni her şey için seviyorum.
Ve sahip olmadığım
Hiçbir şey için.
Yine de korkmuyorum seni sevmekten.
Her dakika seninle olmayı seviyorum.
Gözlerimi her açtığımda
Aklıma gelişini seviyorum.
Her gece uyumadan önce
Seni sevdiğim aklıma gelince
Sensiz uyumayı bile seviyorum
Uyumadan önce seni düşününce.
Ben seni en çok
Umutsuzluğumda beni bulduğun için seviyorum.
Yine de korkmuyorum seni sevmekten.
Ben seni bu şehirde olduğun için değil
Benimle aynı toprağa ayak bastığın için
Benimle aynı gökyüzünü paylaştığın için seviyorum.
Geceleri benim yüzüme vuran ay ışığı
Senin de gözlerine vurduğu için seviyorum.
Benim kemiklerimi ısıtan yaz güneşi
Sana da sıcaklık veriyor diye seviyorum seni.
Beş bin yaşındaki bu dünyada
Benimle aynı zamanı paylaştığın için seviyorum.
Ben seni benimle yaşadığın için
Benden hiç gitmediğin için seviyorum
Beni hiç terk etmediğin için.
Ellerini seviyorum tanrıya açıldığında
Kalbini seviyorum kapıları açıldığında
Ve gözlerini seviyorum
Her karşımda kapanıp açıldığında.
Bana baktığında
İçimde yakaladığın coşkumu seviyorum,
Her bana baktığında
Seni sevdiğimi hatırlamayı seviyorum.
Yine de korkmuyorum seni sevmekten.
Her kibrit çaktığımda
Alevin içinde seni görmeyi seviyorum.
Her sigara yaktığımda
Dumanın şeklinde seni görmeyi seviyorum.
Her bana baktığında
O kadar çok seviyorum ki seni sevmeyi
Yalnızca sen olduğun için hayatımda
Kendimi bile seviyorum
Sen olunca aklımda.
Kalbimi seviyorum seni seviyor diye
Gözlerimi seviyorum seni görüyor diye.
Ruhumu seviyorum, senin ruhuna
Bu kadar yakın diye.
Varlığımı seviyorum,
Sırf sana borçlu olduğum için
Mutluğumu seviyorum.
Gülümsememi seviyorum seni düşününce
Ayakta kalışımı seviyorum sebebi sen olunca
Yine de korkmuyorum seni sevmekten.
Ben sana olan sevgimi yazan
Kalemimi seviyorum.
Senin adını yazdığım kağıdı seviyorum.
Sana olan sevgime benzettiğim
Her sevgiyi seviyorum.
Bana seni hatırlatan her şeyi
Sana giden yolları seviyorum.
O kadar çok seviyorum ki seni
Seni kaybetmek korkusunu bile,
İçinde yalnızca, sen olduğun için
Sana karşı duyduğum bir duygu olduğu için
Korkumun sebebinde sen olduğun için seviyorum.
Yine de korkmuyorum seni sevmekten.
Yine de korkmuyorum seni sevmekten.
Seni seviyorum.


Örgütsel Bağlılık okul sorunları















OKULLARDA ÖRGÜTSEL BAĞLILIK SÜRECİ 

Örgütler belli amaçlar doğrultusunda kişilerin birleştirilerek güdümlendiği yapılardır. Her örgütün kendine özgü bir yapısı, iklimi ve kültürü vardır. Örgüt içine kabul edilen yeni üyeler, örgüt kültürüne uymak zorundadırlar. Örgüt iklimine uymayarak, örgüt kültürüne ters olarak menfaat ve çıkar çatışmasına düştüklerinde örgüt iklimini zedelemiş olurlar. Bu da başta örgütte söz sahibi olan örgüt üyelerinin olmak üzere, örgütteki diğer üyelerin antipatisini kazanmaya yol çar. Örgütsel iklime uyarak örgüt ve üyelerle çatışmayan örgüt üyeleri, örgütsel bağlılığı gerçekleştirmiş olurlar.

Okullarda, örgütsel bağlılık daha da önem kazanmaktadır. Çünkü eğitim kurumları yeni bir neslin yetişmesine öncülük eden önemli bir kurumdur. Eğitim örgütlerinde örgütsel bağlılığı görerek yetişen öğrenciler, ileriki yaşamlarında ve iş hayatlarında örgütsel bağlılığın önemini daha da anlayacaklardır.

Bu bağlamda bu çalışma, eğitim örgütlerinde örgütsel bağlılığı ve bağlılık yoksunluğu sonucu ortaya çıkan çatışmaları incelemeyi hedeflemektedir. Bu hedeflere ulaşmak için; örgütsel bağlılığa etki eden örgüt iklimi ve örgüt kültürü ele alınmıştır. Örgüt kültürüne uyum sağlayamayan ve menfaat sağlama amacına sapan ve örgütteki adalet sistemini benimseyemeyen kurum çalışanlarının durumu incelenerek çatışma yönetimine de yer verilmiştir.
1.1. İLGİLİ LİTERATÜRÜN İNCELENMESİ
                Bu bölümde okullarda örgütsel bağlılık, örgüt iklimi ve yaşanan çatışmaları konu alan kitaplar, tezler, araştırma makaleleri ve diğer bilimsel kaynaklar incelenerek literatür taraması yapılmıştır.

1.1.1.Okul ve Eğitim İle İlgili Kavramlar
Bu Bölümde Eğitim kavramı,  Eğitim Yönetimi, Okul Yönetimi Yöneticilik ve Liderlik kavramlarına açıklık getirilmiştir

1.1.1.1.Eğitim Kavramı
Eğitim, her felsefî sisteme ve psikolojik yaklaşıma göre değişik şekillerde tanımlanmıştır. Bu tanımların pek çoğu, eğitime bir amaç yüklemiştir. İdealistler, eğitimi Tanrıya ulaştırma süreci için yapılan etkinlikler; Realistler, insanı toplumun başat değerlerine göre yetiştirme süreci; Marxistler, çelişkiyi en aza indirip üretimde bulundurma süreci; Pragmatistler ise, yaşantılar yoluyla kişide istendik davranış değişikliği oluşturma süreci; var oluşçular ise insanı sınır durumuna getirme süreci olarak ele almışlardır ( Sönmez 1993, s.77-138; Sönmez, 1999, s.27)

1.1.1.2.Eğitim Yönetimi ve Okul Yönetimi Kavramı
Okul yönetimi, eğitim yönetiminin sınırlı bir alana uygulanmasıdır. Bu alanın sınırlarını eğitim sisteminin amaçları ve yapısı belirler. Okul müdürünün görevi ise okuldaki tüm insan ve madde kaynaklarını en verimli biçimde kullanarak, okulu saptanmış amaçlarına uygun olarak yaşatmak ve gelişimini sağlamaktır (Bursalıoğlu, 1982:6).

1.1.1.3.Yöneticilik ve Liderlik Kavramı
Bundel(1930) liderliği, insanları ikna ederek onlara istediklerini yaptırabilme sanatı olarak tanımlamıştır(Erçetin,1998: 6). Bass(1985) ise liderliği; grup etkinliklerini, grup hedeflerine ulaşma doğrultusunda etkileme süreci olarak tarif etmektedir (Akt. Çelik,2005,s.187). Lider, değişim ortamı içinde tehlikeden çok fırsatların yattığını görebilen ve buna yanındakileri ikna edebilen kişidir (Özden,2000:128).
 Koçel(1989)’e göre ise liderlik, belirli şartlar altında belirli kişisel ve grup amaçlarını gerçekleştirmek üzere bir kimsenin başkalarının faaliyetlerini etkilemesi ve yönlendirmesi sürecidir (Akt. Bul,2007,s.53).

1.1.2.Örgüt ile İlgili Kavramlar
Eğitim kurumlar organize olmuş örgütler demektir.. Bu bölümde örgüt kavramı,  örgüt iklimi ve örgüt kültürü kavramları açıklanacaktır.

1.1.2.1.Örgüt Kavramı
Geniş anlamıyla örgüt; belirli amaçlar doğrultusunda kişilerin çabalarının eşgudumlendiği bir yönetim işlevi; amaç, insan, teknoloji boyutlarının etkileştiği bir sistem; kişiliğini belirleyen ve kendine özgü bir kültürü olan; işleri, mevkileri, çalışanları ve aralarındaki yetki ve iletişim ilişkilerini gösteren bir yapıdır.

1.1.2.2.Örgüt İklimi
Örgüt iklimi; “örgütü betimleyen bir özellikler dizisi toplamıdır ve örgütü öteki örgütlerden ayırır, zaman içinde oldukça sürekli ve değişmezdir, örgüt içindeki bireylerin davranışlarını etkiler.” Bu tanıma benzer baksa bir tanımda örgüt iklimi; örgütü betimleyen, örgütü diğer örgütlerden ayıran, zaman içinde oldukça sürekli, değişmez olan ve örgütte bulunan bireylerin davranışlarını etkileyen özellikler dizisi toplamı olarak tarif edilir. Örgüt iklimi; örgütün kişiliğini oluşturan, örgütü diğer örgütlerden ayıran, örgütü betimleyen, örgüte egemen olan, örgütün iç çevresinin oldukça kararlı, değişmez, sürekli niteliğe sahip ve örgütte bulunan bireylerin davranışlarını etkileyen ve onlardan etkilenen, somut olarak gözle görülüp elle tutulamayan, ancak örgüt içindeki bireylerce hissedilip algılanabilen ve bütün bu özelliklerin içine alan psikolojik bir terimdir (Bakan, Büyüksese ve Bedestenci, 2004:67).

  
1.1.2.3.Örgüt Kültürü
Örgüt kültürü, “bir örgütün içindeki insanların davranışlarını yönlendiren normlar davranışlar, değerler, inançlar ve alışkanlıklar sistemidir” (Dincer, 1992:271). Kültür, insanlara yapmak zorunda oldukları şeylerin neler olduğu ve nasıl davranmaları gerektiği konusunda duygu ve sezgi kazandırır. Başka bir ifade ile örgüt kültürü, örgüt üyelerinin düşünce ve davranışlarını şekillendiren hakim değer ve inançlardır.


1.1.3.Eğitim Örgütleri
Eğitim kurumları temelde bir arada ve uyumlu çalışmayı ve yardımlaşmayı amaçlayan bir yapıya sahiptir. Ancak her bireyin her an mutlu edilmesi olanaksız bir olgudur. Bu nedenle çatışma kaçınılmaz bir sorun olarak karşımıza çıkar. Çatışma aynı zamanda kurumun vazgeçilemez bir parçası durumundadır. Mhehe (1997)’ye göre, çatışma, örgüt yapısının tesirsizliğe doğru olan eğilimini, durağanlaşmasını, dağılmasını önleyen bir savunma mekanizmasıdır. Bu nedenle çatışma kurumun büyümesinde ve yaşamına devam etmesinde önemli rol oynar. Çatışmanın diğer bir fonksiyonu ise kurumun kaynaklarının dağılımıyla ilgilidir.

1.1.3.1.Okullarda Örgütsel Bağlılık
Morris and Sherman’ın bağlılığı açıklamaya dönük geliştirdikleri Değişim yaklaşımına göre kişi, organizasyona ne kadar katkı sağlar ne kadar yatırım yaparsa o kadar bağlanır. Psikolojik yaklaşıma göre ise bağlılık, yüksek oranda katılım ve yüksek oranda uyum olarak tanımlanabilir (Shaw vd., 2003:1022)Örgütsel bağlılık,çalışanların örgüte olan psikolojik bağlılıklarını ifade etmektedir (Demirel, 2009:116). İş çevresi, yönetim pratikleri, örgüt içi sosyalleşme, kişinin karakteri, organizasyonun karakteri, bireyin örgütle yaptığı psikolojik anlaşmayı etkiler (Carver vd., 2011:138). Kişi örgütle oluşan psikolojik bağın gücüne göre örgütün çıkarları ile uyumlu şekilde hareket eder veya etmez (Yang ve Chang, 2008:881). Psikolojik bağ ne kadar güçlüyse çalışan o derecede örgütün problemlerini kendi problemleri gibi görür ve elinden geleni yapar (Brooks ve Zeits, 1999:71).

1.1.3.2.Okullarda Örgüt Kültürü Unsurları
Örgüt kültürünün temel öğeleri değerler, normlar ve varsayımlardır. Diğer yandan, örgüt kültürünün görülebilen ifade biçimleri arasında; seremoniler ve törenler, adetler (ritüeller), hikâyeler, mitler, semboller, dil ve kahramanlar sayılabilir.

1.1.3.3.Okullarda Örgüt Kültürünün Boyutları:Örgüt kültürü, araştırmacıların birçoğu tarafından soyut cevre olarak görülmekte ve bu nedenle boyutları kesin olarak belirlenememektedir. Örgüt kültürünün tanımlanıp ölçülmesinde, belirlenmesinde esas olan 10 boyuttan söz edilmektedir. Bunlar: (Bireysel özerklik, Risk toleransı, Yon, Bütünleşme, Yönetim desteği, Kontrol, Kimlik, Ödül Sistemi, Fikir ayrılıklarına verilen tolerans, İletişim modelleri Dincer,1996; Akıncı, 1998). 

16 Mayıs 2015 Cumartesi

Arkadaş

Bir kıvılcım düşer önce,
Büyür yavaş yavaş,
Bir bakarsın volkan olmuş, yanmışsın arkadaş...
Dolduramaz boşluğunu ne ana, ne kardaş,
Bu en güzel, bu en sıcak duygudur arkadaş...
Ortak olmak her sevince, her derde kedere,
Ve yürümek ömürboyu,
Beraberce el ele...
Olmasın hiç,
O ta içten gülen gözlerde yaş,
bir gün yollarımız ayrılsa bile arkadaş...
 
Yılmaz Güney

Ah Ulan Rıza

Neden halâ gelmedi, yoksa
Saati mi şaşırdı bu hıyar?
Gerçi hiç saati olmadı ama
En azından birine sorar.

Cebimde bir lira desen yok,
Madara olduk meyhaneye!
Ah eşşek kafam benim,
Nasıl da güvendim bu hergeleye!

Gelse, balığa çıkacaktık,
Ne çekersek kızartıp birayla yutacaktık.
Kafamız tam olunca, şarkılar döktürüp
Enteresan hayâllere dalacaktık.

Bu sandalı geçen hafta denk getirip
Çalıntıdan düşürdük.
Arkadaşlar ısrar etti,
Biz de, iyi olur, bize uyar diye düşündük.

Saat sekizde gelecekti,
Bana birkaç milyon borç verecekti.
Yoksa o nemrut karısı kaçtı da
Onun peşinden mi gitti?

Eğer öyleyse yandık,
Gudubet gene yaptı yapacağını!
Geçen sene de merdivenden itip
Kırmıştı Rıza'nın bacağını.

Abi, kadında boy şu kadar;
Kalça fırıldak, göz patlak, kafa çatlak!
Korkuyorum, bir gün ya kendini asacak,
Ya horlarken Rıza'yı boğacak!

Bak, şimdi acıdım, aşkolsun adama,
Ben olsam, vallahi baş edemem! ..
Hele beş tane velet var ki boy-boy,
Allah'tan düşmanıma dilemem!

Aslında iyi çocuktur Rıza, efendi huyludur,
Herkesin suyuna gider.
Yoksa, kalıba vursan hani,
Tek başına on tane adam eder!

Bir keresinde, hiç unutmam
Üç-beş zibidi haraca dadandı;
Rıza, sandalyeyi kaptığı gibi
Herifleri hastaneye kadar kovaladı!

Aynı mahallede büyüdük, aynı kızları sevdik,
Aynı kafadaydık.
Orta ikiden bıraktık, matematik ağır geliyordu,
Biz, başka havadaydık.

Aynı gömleği giyer, aynı sigaraya takılır,
Aynı takımı tutardık.
Fener'in her maçına iddialaşıp
Millete az mı yemek ısmarladık! ..

Bir tek askerde ayrıldık,
Bana Bornova düştü, ona Gelibolu.
Döner dönmez evlendirdiler,
En büyük salaklığı da bu oldu! ..

Bense hiç düşünmedim, zaten param yoktu.
Hep tek tabanca gezdim.
Benim beğendiğimi anam istemedi,
Onun gösterdiğini ben sevmedim.

Neyse, bunlar derin mevzu...
Anlaşıldı, bu herif artık gelmeyecek.
Ufaktan yol alayım
Anam evde yalnız, şimdi merağından ölecek! ..

Gittim, vurup kafayı yattım;
Rüyamda gördüm, gülümseyerek geldiğini.
Ne bilirdim, yolda kamyon çarpıp
Hastaneye kavuşmadan can verdiğini! ..

Vay be Rıza! ..
Sonunda sen de düşüp gittin Azrail'in peşine!
Dün, boşuna günahını almışım,
Ne olur, kızma bu kardeşine!

Öğlen kahvede söylediler, Rıza öldü, dediler
Ne kolay söylediler!
Sanki dev bir taş ocağını
Kökünden dinamitleyip üstüme devirdiler!

Ah dostum... o kocaman gövdene
O beyaz kefeni nasıl kıyıp giydirdiler?
O zalim tabutun tahtalarını
Senin üstüne nasıl böyle çivilediler?

Yani sen şimdi gittin, yani yoksun,
Yani bir daha olmayacak mısın?
Yani bir daha borç vermeyecek,
Bir daha bira ısmarlamayacak mısın?

Peki, beni kim kızdıracak,
Kim zar tutacak, kim ağzını şapırdatacak?
Peki, beni bu köhne dünyada
Senin anladığın kadar kim anlayacak?

Ulan Rıza... ne hayâllerimiz vardı oysa,
Ne acayip şeyler yapacaktık...
Totoyu bulunca dükkân açacak,
Adını Dostlar Meyhanesi koyacaktık.

Talih yüzümüze gülecekti be! ..
Karıyı boşayıp sıfır mersedes alacaktık.
Hafta sonu iki yavru kapıp
Boğaz yolunda o biçim fiyaka atacaktık!

Ah ulan Rıza... bu mahallenin,
Nesini beğenmedin de öte yere taşındın?
Ara sıra gıcıklaşırdın ama inan ki,
Benim en kıral arkadaşımdın! ..

Ah ulan Rıza... ben şimdi,
Bu koca deryada tek başıma ne halt ederim?
Senden ayrılacağımı sanma,
Bir kaç güne kalmaz, ben de gelirim! ..
 
Yusuf Hayaloğlu

13 Mayıs 2015 Çarşamba

Hayatta Ben En Çok Babamı Sevdim

Hayatta ben en çok babamı sevdim.
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpı bacaklarıyla – ha düştü, ha düşecek –
Nasıl koşarsa ardından bir devin,

O çapkın babamı ben öyle sevdim.
Bilmezdi ki oturduğumuz semti,
Geldi mi de gidici – hep, hepp acele işi! –
Çağın en güzel gözlü maarif müfettişi.

Atlastan bakardım nereye gitti,
Öyle öyle ezber ettim gurbeti.
Sevinçten uçardım hasta oldum mu,
40’ı geçerse ateş, çağ’rırlar İstanbul’a,

Bi helallaşmak ister elbet, diğ’mi, oğluyla!
Tifoyken başardım bu aşk oy’nunu,
Ohh dedim, göğsüne gömdüm burnumu.
En son teftişine çıkana değin

Koştururken ardından o uçmaktaki devin,
Daha başka tür aşklar, geniş sevdalar için
Açıldı nefesim, fikrim, canevim.
Hayatta ben en çok babamı sevdim.

Can YÜCEL

Sevdan Beni

Terketmedi sevdan beni,
Aç kaldım, susuz kaldım,
Hayın, karanlıktı gece,
Can garip, can suskun,
Can paramparça...
Ve ellerim, kelepçede,
Tütünsüz uykusuz kaldım,
Terketmedi sevdan beni..

Ahmed ARİF

12 Yıllık Zorunlu Eğitim Çalışmaları

 Giriş
Bu bölümde on iki yıllık zorunlu kademeli eğitime geçişle ilgili problem durumuna, araştırmanın amacına,  problem cümlesine, Alt problemlere, araştırmanın önemine ve tanımlara yer verilmiştir.
Problem
Nitelikli insanın yetiştirilmesi ve ülke kalkınmasının hizmetine sunulmasında temel etken eğitimdir. Bilgi çağı adını verdiğimiz bu dönemde ülkelerin yetişmiş ve nitelikli insan yetiştirmelerinde en önemli araç ve güç eğitimdir.
         Eğitim, insanların doğumundan ölümüne kadar gerekli bir süreç olup toplumların ekonomik, sosyal, kültürel ve politik gelişmelerini doğrudan etkilemektedir. Bu nedenle, eğitimin oluşan gelişmeler doğrultusunda, toplumun ve bireylerin gereksinimlerine cevap verecek şekilde düzenlenmesi,  tüm dünya ülkelerinin en önemli öncelikleri arasında yer almaktadır. Toplumların ve bireylerin yaşamlarını sürdürmesi ve yaşam kalitelerini artırmaları, insan kaynaklarının çağdaş bilim ve teknolojinin, toplumun ve çalışma yaşamının gereklerine uygun niteliklerde yetiştirilmesi, ancak nitelikli bir eğitimle mümkündür. Eğitimde nitelik ise, bilime ve akla dayalı, evrensel değerlere sahip bir yapı ve anlayışla sağlanabilir (Gültekin ve Anagün 2006:146)
AB’ye üye pek çok ülke her düzeyde okullaşma oranlarının yükseltilmesi, eğitimde fırsat ve olanak eşitliğinin sağlanması, zorunlu eğitim süresinin uzatılması v.b. gerçekleştirerek beş yaş öncesi ve ortaöğretim sonrası nüfusun çoğunluğunun eğitime katılımı ve yaşam boyu eğitimin nasıl sağlanabileceği, daha nitelikli eğitimin nasıl verilebileceği, yetişkin eğitimi gibi konulara yoğunlaşmıştır. AB Ülkelerinin hemen hemen yarısının, Ortaöğretimin tamamını ya da ilk yılını zorunlu eğitime dahil ettikleri, görülmektedir. Eğitimde sürekli yeniliğe giden AB ülkelerinin bazılarının (Örneğin İtalya EURYDİCE 2000) yakın zamanda zorunlu eğitimi tamamlama yaşının 18 yaşa çıkarılması şeklinde hedefleri bulunmaktadır. (Serden,1991, akt.Ergener,2004, 9-10).
Eğitim kurumları ve eğitime ilişkin düzenlemeler toplumun bütün kesimlerini yakından ilgilendirir. Özellikle Türkiye gibi geri kalmış ülkelerde eğitim ve eğitilmiş insan sorununun kronikleştiği de birçok araştırmacı tarafından vurgulanmıştır.( Güven,2012)
 Dünya ülkelerinin eğitim sistemlerinde meydana getirdikleri değişimlere benzer değişimler ülkemizde de gerçekleştirilmektedir. Sekiz Yıllık zorunlu eğitime geçilmesi, Taşımalı eğitim sisteminin uygulanması, Milli Eğitim Bakanlığındaki yasal anlamdaki değişiklikler bunlara örnek gösterilebilir.
Bu anlamda Dünyada meydana gelen bilimsel ve teknolojik gelişmeler, küreselleşme, herkesin eğitim görme olanağına kavuşturulması, okullaşma oranlarının artırılması gibi sebepler Türkiye’de On İki Yıllık zorunlu eğitime geçişi gerektiren şartlar olarak sıralanabilir.
Milli Eğitim Bakanlığının 2012 tarihli  “12 Yıl Zorunlu Eğitim Sorular-Cevaplar”  adlı yayınında “Bu yasal değişikliğe neden gerek duyuldu?Sorusu; “Dünya genelindeki uygulamalara bakıldığında, ortalama eğitim süresi 11 - 12 yıl veya daha üzerindedir. Türkiye’de ise toplam nüfusun ortalama eğitim süresi 6 - 6,1 yıl civarındadır. Başka bir ifadeyle, gelişmiş dünya ülkeleri ile Türkiye’nin eğitim süresi arasında tam yarı yarıya bir fark söz konusudur. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelere baktığımızda, hemen hepsi ortalama eğitim sürelerini artırmak suretiyle nüfuslarının büyük bir bölümünü lise mezunu ya da üniversite mezunu yapmak üzere hedefler koymuşlar ve bunu gerçekleştirmek için tedbirler almaktadırlar. Avrupa Birliği ülkeleri 2020 yılına kadar nüfuslarının en az yüzde 90’ını lise mezunu yapmak üzere hedeflerini revize ettiler. Japonya ve Güney Kore çağ nüfusunun yüzde 100’ünü üniversite mezunu yapmaya çalışıyor. Daha birçok ülkeden veya bölgeden bu tür örnekleri artırmak mümkündür. Ülkemizde ise nüfusun sadece yüzde 28’inin lise mezunu olduğu dikkate alınırsa, bu değişikliğe ihtiyacın ne kadar büyük olduğu anlaşılmaktadır. Ülkemizde son yıllarda alınan önlemlerle ve idari uygulamalarla çağ nüfuslarının okullaşma oranlarında çok önemli mesafeler kat edildiği görülmektedir. Bu kapsamda okullaşma oranlarında ilköğretim düzeyinde yüzde 98’lerin aşıldığı, ortaöğretim düzeyinde yüzde 70’lere yaklaşıldığı, yükseköğretim düzeyinde ise yüzde 33’leri yakaladığımız görülmektedir. Buna karşılık bölgeler arasında ciddi farklılıklar maalesef varlığını korumaktadır. Örneğin Şırnak’ta ortaöğretimdeki okullaşma oranı yüzde 30’ların altındadır. Zorunlu eğitimi 8 yıldan 12 yıla çıkaran düzenleme ile toplam nüfusun ortalama eğitim yılı artırılacak ve bu anlamda okullaşma oranındaki bölgesel farklılıklar da azaltılacaktır. Düzenlemenin en önemli amaçlarından biri de eğitim sistemimizi demokratikleştirme ve esnekleştirme arzusudur. Değişik kademelerde oluşturulacak seçimlik derslerle her kesimden vatandaşlarımızın ve öğrencilerimizin eğitimden beklentileri, sosyal ve kültürel talepleri karşılanmaya çalışılacaktır. Öğrenciler sporda, sanatta veya başka bir alanda yetenek sahibi ise veya bu alanların birinde kendini geliştirmek istiyorsa 5. sınıftan itibaren kendisine bu imkân tanınmış olacaktır. Düzenlemeyle getirilen bir başka yenilik ise eğitimin kademelere bölünmesidir. Birinci kademe 4 yıl süreli ilkokul, ikinci kademe 4 yıl süreli ortaokul ve üçüncü kademe 4 yıl süreli lise olarak yapılandırılmıştır. Böylece kademeler arası yatay ve dikey geçişlere imkân tanınmış, esnek yapı sayesinde bireye yetenek ve gelişimine göre erken yaşlarda tercih hakkı tanınmıştır. Yapılan değişiklik ile ilköğretim çağı 6 - 13 yaş olarak değiştirilmiş ve Eylül ayı sonu itibarıyla 5 yaşını doldurmuş, 6 yaşına girmiş çocuklarımızın ilköğretime başlamalarına fırsat verilmiştir. Bu konuda dünya genelindeki uygulamalarla paralellik sağlanmış, erken yaşta eğitime başlayan bireyin bir yıl erken hayata adım atması sağlanmıştır. Günümüz dünyasında istenilen her türlü teknolojik ve fizikî şartların uygunluğu göz önüne alındığında bireyin okula bir yıl erken başlaması çok önemlidir. Sekiz yıllık kesintisiz eğitimde 1. sınıf öğrencisi ile 8. sınıf öğrencisi aynı bahçede oyun oynuyor, aynı tuvaleti kullanıyor ve aynı kantinde alışveriş yapmak için sıraya giriyordu. Yetişkin öğrencilerin bedensel üstünlükleri karşısında alt sınıf öğrencileri ezilebiliyor, ortak mekânlardan yeterince yararlanamıyordu. Yeni sistem, yaş aralığını düşürerek ilkokulların ayrı binalarda, diğer okullara (ortaokul ve lise) devam eden öğrencilerin ise farklı binalarda eğitim yapmasına imkân tanımıştır.” şeklinde açıklamaktadır.