Bu bölümde, araştırmanın kavramsal çerçevesine, temel kavram ve terimlerin açıklanmasına yer verilmiştir. Bu amaçla, öncelikle eğitimin tanımı yapılmış, daha sonra İlköğretim kavramı üzerinde durulmuş ve son olarak ta Zorunlu Eğitimin temelleri ve yasal dayanakları Türkiye’de Zorunlu eğitimin gelişimi ve bu amaçla yapılan reformlar açıklanmıştır.
2.1. Eğitim
Eğitim John Dewey’e gelinceye kadar farklı eğitim felsefecilerinin görüşleri istikametinde açıklandı. Bu görüş sahipleri kendi felsefi görüşlerine göre eğitimi değişik şekillerde tarif etmişlerdir. İlk defa John Dewey eğitim sürecinin içinde ne olup bittiğini düşünmüş “eğitimi yaşantıların yeniden düzene konulması ya da davranışların yenilenmesi” olarak görmüştür. Dewey’den sonra gelenler onun 1920’lerde ortaya koyduğu eğitimle ilgili görüşlerinin daha anlaşılır tanımlarını yapmaya çalışmışlardır. Bunlardan preston eğitimin görevini “bireyin etrafında, gelişmesinin her aşamasında, istenile tepkileri ve beklenen değişimleri en iyi şekilde oluşturabilecek bir çevre düzenlemektir.” Şeklinde belirtmişlerdir. Tyler ise eğitimi, “Bireylerin davranış örüntülerini değişme süreci” olarak tarif etmiştir.(Akt.Küçükönder,2001, 2). Oğuzkan eğitimi, “Önceden belirlenmiş amaçlara göre insanların davranışlarında belli gelişmeler sağlamaya yarayan planlı etkiler dizgesidir.” diye tanımlamaktadır. .(Akt.Küçükönder,2001,2.).
Eğitim, bireye istenilen davranışı, bilgiyi, beceriyi ve niteliği kazandıran süreçtir. Eğitim Sözcüğünün bir başka anlamı; toplumun kurallarını öğrenme ve uygulamadır. Daha açık söylenirse; bireyin yetişmesini ve gelişmesini sağlamaya özgü araçların işletilmesidir. (Adem,2008,2).
Demokrasiyi siyasi yaşama şekli olarak seçmiş olan ülkelerde; eğitim, kişilerde yaratıcı ve eleştirel düşünmeyi geliştirir, öğrencilerin ilgilerini ve yeteneklerini değerlendirir, onlara geniş dünya görüşü ve hoşgörü kazandırır. Kısacası ülkeler, ancak sağlıklı bir eğitim sistemi aracılığıyla kalkınmanın gerektirdiği sayı ve nitelikteki insan gücü yetiştirirler. Böylece eğitilmiş insanlar tarafından ülke kaynakları daha etkili ve daha planlı bir şekilde değerlendirilir. Eğitim sisteminin kişi ve toplum hayatını değiştirmede başarılı olabilmesi, eğitimin kendinden beklenen görevleri sağlıklı bir şekilde gerçekleştirmesine bağlıdır.( .(Akt.Küçükönder,2001, 6)
Karakütük’e göre Eğitim sisteminin –okulun görevleri (işlevleri) üç başlık altında incelenebilir.
1. Eğitim sisteminin toplumsal görevleri: Eğitim sisteminin, içinde yer aldığı toplumun sürekliliğini sağlamak konusunda görevleri vardır. Eğitim sistemi, toplumun kültürünü, dilini, yaşam biçimini, değerlerini yeni kuşaklara aktararak yaşatır, böylece toplumun sürekliliğini sağlar. Toplumsal görevler, kültürel işlevleri de içerir. Kuşkusuz, eğitim sistemi toplumun değerlerinden olumsuz olanları ayıklayarak yeni kuşaklara aktarır.
2. Eğitim sisteminin siyasal görevleri: Bir ülkenin ekonomik sistemi, o ülkenin yönetim biçimini, yönetim biçimi de eğitim sistemini biçimlendirir. Dünyada yönetim biçimi ile eğitim sisteminin içi içe olmadığı bir ülke yoktur. Başka bir deyişle, hiçbir ülke kendi yönetim sistemine uygun olmayan bir yurttaş yetiştirmez. Bu anlamda eğitim, siyasal bir etkinliktir. Nasıl bir insan, nasıl bir yurttaş yetiştirileceği ülkenin yönetim biçimiyle belirlenir.
3. Eğitim sisteminin Ekonomik Görevleri: Ekonomi ile eğitim arasında bir ilişki vardır. Eğitim kişinin verimliliğini, dolayısıyla ekonomide verimliliğin ve üretimin artmasını sağlar. Ekonomik sisteminin işlemesi için insan gücüne gerek vardır. Bunu eğitim sisteminin karşılaması beklenir. Bu işlev örgün öğretim yoluyla ya da hizmetiçi eğitim yoluyla sağlanır. Eğitimin ekonomik görevi , üretken bireyler yetiştirmektir. Aynı zamanda dünya ve kendi kaynaklarının yerinde kullanılması, savurganlık edilmemesi tutumunun kazandırılması da eğitimle sağlanabilir. (Karakütük,2012,17-18)
Bir devletin eğitim politikasında hedef davranışları, eğitimin içeriğini belirlemesi, onun varlığını sürdürmesi için gereklidir ve istendiktir (Sönmez, 2002:51). Benzer şekilde Başaran (1999: 48-49)’ da bir toplumun yaşamasını sürdürmesinde eğitimin en etkili araç olduğunu, yaşamını sürdürebilmesi için eğitime gereksinim duyduğunu, insanların da bir toplumun üyesi olabilmeleri için o toplumun toplumsal ilke ve kurallarını uygulamalarını kültürel değerlerini benimsemeleri gerektiğini belirtmektedir. Toplum, insanlarına üyelik niteliği kazandırmada, eğitim kurumunu görevlendirir. Toplumun eğitsel çabalarının tümü, kendini yaşatacak insan örneğine uygun yeni kuşaklar üretmeye yöneliktir. Toplumu yaşatacak insanlar ise, toplumsallaştırılmış ve kültürlenmiş kişilerdir.( Akt: Aydın ,2006,3) Eğitim reformu talepleri, eğitim sisteminin reforma ihtiyaç duyduğunu, sistemin bir kriz içinde olduğunu vurgular. Reform sürecinde mevcut eğitim sistemi yoğun bir şekilde eleştirilir ve değersizleştirilirken uygulamaya konan reformlar ise bir kurtarıcı/müjdeci olarak tanımlanır. Eğitimsel hakikat/müjde söylemi eğitimde yaşanan değişimi abartarak mevcut eğitim sisteminin başarılarını ihmal eder. Sistemin en köklü ve başarılı unsurları dahi değişime ayak uyduramadığı gerekçesiyle eleştirilir. Diğer yandan da eğitim sistemindeki değişimleri ve yenilikleri birçok yeni popüler sloganlarla meşrulaştırır: Beşeri sermaye, bilgi devrimi, bilgi toplumuna dâhil olma vb. (Grubb ve Lazerson, 2004,Akt.Çelik,2012,37
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder